-
1 tahammül etmek
түзәү; түзү -
2 tahammül etmek
v. tolerate, take, be patient of, put up with, last out* * *bear -
3 tahammül etmek
diyax kirin--------ragirtin--------xwe girtin -
4 tahammül etmek
Dözmək -
5 tahammül etmek
щэIэн, ещыIэ -
6 tahammül etmek
to endure, to stand, to tolerate, to bear, to put up with -
7 tahammül
tahammül Ausdauer f;-e tahammül etmek ertragen; aushalten;tahammül edilemeyecek, tahammül edilmez unerträglich -
8 tahammül
-
9 tahammül
а терпе́ние; выно́сливость; вы́держка, терпели́востьtahammülü kabil değil — а) невыноси́мый, нестерпи́мый; несно́сный; б) [э́то] невыноси́мо
□
-a tahammül etmek — выноси́ть, переноси́ть, выде́рживать; уде́рживаться◊
tahammül kabiliyeti — грузоподъёмность -
10 tahammül
терпе́ние, вы́держка, терпели́вость; выно́сливостьtahammül etmek — терпе́ть, выноси́ть; выде́рживать
-
11 tahammül
arapça تحمل dayanma, katlanma. tahammül etmek dayanmak, katlanmak. -
12 tahammül
1. ability to endure an offense or a difficulty, endurance, patience. 2. durability, durableness (of a thing). - etmek /a/ to put up with, bear, suffer, endure. -ü kalmamak /ın/ to have no more endurance or patience left. -
13 괴로와하다
tahammül etmek -
14 put up with
tahammül etmek, katlanmak, dayanmak, çekmek -
15 dayanmak
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek2. أوكأ [أَوْكَأَ]Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak3. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek4. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek5. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek6. توكأ [تَوَكَّأَ]Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak7. صبر [صَبْر]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek8. قاوم [قاوَمَ]Anlamı: karşı koymak, mukavemet etmek -
16 katlanmak
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: tahammül etmek2. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: tahammül etmek3. انثنى [اِنْثَنَى]Anlamı: katlamak işi yapılmak4. انطوى [اِنْطَوَى]Anlamı: katlamak işi yapılmak5. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: tahammül etmek6. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: tahammül etmek7. طاق [طاقَ]Anlamı: tahammül etmek -
17 تحمل
Iتَحَمَّلَ1. gelmekAnlamı: dayanmak, tahammül etmek2. sabretmekAnlamı: sabır göstermek3. almakAnlamı: götürmek ve yüklenmek4. katlanmakAnlamı: tahammül etmek5. gitmekAnlamı: dayanmak6. kaldırmakAnlamı: katlanmak, tahammül etmek7. dayanmakAnlamı: sabretmek, tahammül etmekIIتَحَمُّل1. tahammülAnlamı: zorluklara karşı dayanma gücü2. sabırAnlamı: dayanç -
18 abide
v. tahammül etmek, katlanmak, çekmek; kurala uymak, sadik kalmak; kalmak, beklemek;* * *tahammül et* * *(to put up with; to tolerate: I can't abide noisy people.) tahammül etmek, katlanmak- abide by -
19 تجلد
Iتَجَلَّدَ1. buzlanmakAnlamı: buz tutmak2. sabretmekAnlamı: sabır göstermek3. dayanmakAnlamı: sabretmek, tahammül etmek4. katlanmakAnlamı: tahammül etmek5. gitmekAnlamı: dayanmak6. donmakIIتَجَلُّد1. tahammülAnlamı: zorluklara karşı dayanma gücü2. sabırAnlamı: dayanç -
20 допускать
sokmak,izin vermek; meydan vermek,izin vermek; katlanmak,tahammül etmek; ihtimal vermek,varsaymak* * *несов.; сов. - допусти́ть1) sokmak; izin vermekне допуска́й его́ сюда́! — onu buraya sokma!
допуска́ть кого-что-л. к ко́нкурсу — birinin, bir şeyin yarışmaya katılmasına izin vermek
2) (позволять делать что-л.) yer / meydan vermek; izin vermek; katlanmak, tahammül etmek ( терпеть)что́бы не допусти́ть па́ники — paniği önlemek için
э́того допуска́ть нельзя́! — buna yer verilemez!
3) ( считать возможным) ihtimal vermek; var saymak, kabul etmek ( предполагать)я не допуска́ю тако́й возмо́жности — bunun olabileceğine ihtimal vermiyorum
я допуска́ю, что он мог э́то сказа́ть — bunu söylemiş olabileceğini aklım kesiyor
допу́стим, что... —... var sayalım;... kabul edelim
••допусти́ть оши́бку — yanlışlık / hata yapmak
См. также в других словарях:
tahammül etmek — dayanmak, katlanmak, kaldırmak Sanıyorum ki hep benim hatırım için bu hayata tahammül ediyor. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahammül — is., Ar. taḥammul 1) Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması 2) İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma Bu gece kendi kendimle uğraşmaya tahammülüm yoktu. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahammül — (A.) [ ﻞﻤﺤﺕ ] dayanma, katlanma. ♦ tahammül etmek dayanmak, katlanmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
rica etmek — (birine) dilemek Rica ederim, odamdan çıkınız, ben böyle şeylere tahammül edemem. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaldırmak — i 1) Bulunduğu yerden almak Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2) Yukarı doğru hareket ettirmek Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. S. F. Abasıyanık 3) Yükseltmek Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4) nsz Ürün toplamak, taşımak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekilmek — nsz 1) Çekme işi yapılmak Ağlar çekiliyor dalyanlarda. O. V. Kanık 2) e Kendini geriye veya bir yana çekmek 3) den Bir işten, bir görevden kendi isteğiyle ayrılmak, istifa etmek Hiçbir zaman mebusluktan çekilmek niyetinde değilim. T. Buğra 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
götürmek — i 1) Taşımak, ulaştırmak veya koymak Hamalın biri, sırtına koca bir ayna vurmuş, götürüyordu. H. Taner 2) i, e Bir kimseyi bir yere kadar yanında yürütmek 3) i, e Bir şeyi yakından uzağa götürmek 4) Yerinden ayırıp uzağa atmak veya yok etmek Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
katlanmak — nsz 1) Katlama işi yapılmak Bu kumaş iyi katlanmış. 2) e, mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
cefaya katlanmak — sıkıntı veya üzüntüyü sabırla karşılayıp tahammül etmek Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük